|
|
O, yüce bir dağa benzer.
Eteğinde yaşayanlar O'nu farkedemezler.
Bu dağın azametini kavrayabilmek için,
O'na çok uzaklardan bakmak gerekir.
Claude FARRER
|
|
|
|
|
Avcı Arkadaş,
Avcıyım diyebilmenin ilk şartı ; avcılığın yazılı ve yazılı olmayan kurallarına uymak, avın gereği olan, av hayvanlarını korumak, sevmek ve avcı büyüklerine saygı, küçüklere sevgi gibi kavramlara sıkı sıkı sarılmaktır. Unutma ki “Altın ateşte, insan avda belli olur”. |
Ayrıca av mevsimi sona erdiğinde;
Kanunen avı serbest olan zararlılardan başka ; av hayvanlarını avlamak, avcılık gelenek ve göreneklerine aykırıdır. Yavru, palaz, yumurta toplayanları, projektör, far avı yapanları ikaz et. Bu gibi kimseler milli servet olan av hayvanlarının tükenmesine sebep olmakta ve Sen'in hakkına tecavüz etmektedirler. Buna mani ol. Üremekte ve gelişmekte olan av hayvanlarını koru , zararlıları ile mücadele et. Bu senin ilk görevindir. Görevini yerine getirdiğin nispette, daha verimli avlanma ve doğal yaşamı gelecek kuşaklara aktarma imkanına sahip olacağını unutma.
Rasgele
|
Türkiye'de avcılık, 2003 tarihli 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu çerçevesinde yapılmaktadır. Kanun'da yerleşik uygulamalar ve yasakların yanı sıra her yıl toplanarak gerekli kararları alacak yetkiye haiz Merkez Av Komisyonu teşkili mevcuttur. Merkez Av Komisyonu Yasa'dan aldığı yetkiyle her yıl Orman Bakanlığı bünyesinde toplanarak gelecek av sezonu için belirleyici kararları alır. Bu kararların alınmasında Türkiye Avcılar ve Atıcılar Federasyonu'da önemli bir rol oynar.
Türkiye'de avlanılmasına izin verilen yaban hayvanları türlerine ve avlanma sürelerine göre 3 bölüm altında belirlenmiştir. Bu bölümler şöyledir:
Birinci grup : Bıldırcın, kaya güvercini, tahtalı ve üveyik,
İkinci grup : Keklik, kum kekliği, kıkırlık, bağırtlak, ada tavşanı ve tavşan,
Üçüncü grup : Tilki, sansar, sakarmeke, ördekgiller, kazgiller, kızkuşu, karatavuk, çulluk, küçük su çulluğu, sultani su çulluğu ve bekasin'den oluşmaktadır.
Adı geçen bu hayvanlar, periyotlar halinde Ağustos ortalarından - Şubat sonuna kadar avlatılmaktadır. Ancak kurt, çakal, y.domuzu, vaşak, pars, kargaların avı bütün bir yıl Orman Bakanlığından izin alınması koşuluyla serbesttir.
Büyük av hayvanlarından ayı, çengel boynuzlu dağ keçisi (şamua), yaban keçisi (Bezoar), yaban domuzu, vaşak, kurt, çakal, tilki, av turizmi başlığı altında yerli ve yabancı avcıların kullanımına bedeli karşılığı sunulmuştur. Bunların dışında kalan avların, yabancı avcılara avlatılması sadece özel avlaklarda mümkündür. Yabancı misafir avcılar özel avlakların haricinde, yukarıda adı geçen av hayvanlarından başka av hayvanlarını avlayamaz.
Türk avcılara, avlanılmasına izin verilen türler için günlük avlama limitleri vardır. Avcı arka arkaya gittiği avlarda dahi bir günlük limitinden fazla av avlayamaz, çantasında ve aracında bir günlük limitinden fazlasını bulunduramaz ve taşıyamaz. Gece far veya ışıkla avlanmak, hareket halinde tekne ile avlanmak, gece görüş gözlüğü veya dürbünüyle avlanmak, ses çıkartan elektronik cihazlarla avlanmak, canlı mühreyle (decoy) avlanmak, zehirle avlanmak ve hayvanların üreme zamanlarında avlanmak yasaktır. (Daha bir çok avlanma yasakları olmasına karşın, en etkin ve önemli olanlarını yazmakla yetiniyoruz)
Türkiye'de avcılık, 1993 senesine kadar haftanın her günü yapılmasına karşın, bu seneden itibaren çarşamba-Cumartesi-Pazar ve resmi tatil günleri olarak sınırlandırılmıştır.
|
ASLAN AVLAYAN İLK TÜRK
Aslan avlayan ilk Türk, Fenerbahçeli Sait Selahattin Bey'di. 1925 Ekim'i ile 1926 Mayıs'ı arasında Afrika'da yaptığı safaride vurduğu vahşi hayvanlardan 22.sinin içini Londra'da doldurtarak Fenerbahçe Klubü'nün müzesine hediye etti. Ancak hayvanların çoğu müzede 1932'de çıkan bir yangında yandı.
Bizde geçmişte yapılan avlar ya saray eğlencesiydi, ya da kalabalık gruplar halinde çıkılan ve köye yahut sürülere musallat yaban hayvanlarını imhaya yönelik olurdu. |
|
Türkiye avcılığının batıdaki gibi bir spor halini alabilmesi için 20. yüzyılın gelmesini ve Sait Selahattin Bey'i beklemek gerekti.
Sait Selahattin, 1895'te Istanbul'da doğdu. Genç yaşında spora, özellikle de ava yakınlık duydu.Fenerbahçe Klübü'ne girdi. Önce futbol, sonra sutopu oynadı. Kriket, beyzbol, kürek, yelken, hentbol ve yüzmeye merak sardı. Katıldığı müsaabakalarda şampiyonluklar kazandı ve avcılığın Klübün bir şubesi haline gelmesini sağladı. 1925'e kadar amatörce sürdürdüğü merakını daha sonra Galip, Necati, Arthur, Merdivenköylü Ziya ve Galatasaray'dan Klübe geçen Emin Bülent beylerle profesyonelce devam ettirdi. Artık "Avcı Sait" olarak biliniyordu.
|
|
Profesyonel bir safariye katılan ilk Türk yine Sait Selahattin oldu. 1925 Ekim'inden 1926 Mayıs'ına kadar tam 8 ay boyunca Afrika'da safari yaptı ve "ASLAN AVLAYAN İLK TÜRK" ünvanını kazandı. Safaride vurduğu vahşi hayvanlardan 22 adedinin içini Londra'da doldurtarak Fenerbahçe'nin müzesine hediye etti. Ancak Müze'de 1932'de çıkan yangında doldurulmuş hayvanların çoğu küle döndü.
Sait Selahattin, Cumhuriyet'ten sonra "Cihanoğlu" soyadını alacak, Fenerbahçe avcılık Şubesini 1932'de daha da geliştirecek ama 1960'lara gelindiğinde Şube'nin faaliyeti durma noktasına gelecek ve tek faal üye yine Sait Selahattin olacaktı.
Aslan avlayan ilk Türk, hayata 1975'te veda etti ve Ondan geriye 1971'de yayınladığı "Sporculuk ve Avcılık Hatıralarım" adlı kitabı kaldı.
|
|
|
|
|
|
|
|